background

Tutmaç Çorbası Tarifi

Tutmaç Çorbası Tarifi

Tutmaç Çorbası Tarifi

TUTMAÇ ÇORBASI TARİFİ

Hamur için;

2 su bardağı un
1.5 su bardağı su
Yarım kase sadeyağ

Çorbası için

Yarım kilo ince kıyılmış kuzu eti
6 su bardağı su
Yarım kilo süzme yoğurt
4 yemek kaşığı sadeyağ
1 yemek kaşığı kuru nane
Tuz

  • - eti su ile ocağa koy.
  • - Et haşlanırken diğer tarafta un ve su ile hamur tutun.
  • - Hazırladığın hamuru yarım saat dinlendirin.
  • - Hazır olan hamuru oklava yardımıyla açın.
  • - Açtığın hamuru küçük kareler halinde yada erişte şeklinde kesin.
  • - Kestiğin hamurların yarısını yarım kase sadeyağ ile kavurun.
  • - Kavurduğun hamurları süz ve bir kağıdın üzerine alın.
  • - Diğer yarısına un serpip bekletin.
  • - Et yaklaşık 1.5 saat kadar piştikten sonra hazırladığın hamurları tencereye tuz ile berbaber ilave et ve ocağın altını kısın.
  • - Süzme yoğurdu bir bardak su ile çırpmaya başla.
  • - Bir kepçe yardımı ile çorbanın suyundan yoğurda azar azar ilave edip çırpmaya devam edin.
  • - Yoğurt ılıklaşınca bu sefer yoğurdu ağır ağır kısık ateşteki çorbaya ekleyin


TUTMAÇ ÇORBASI 

Tutmaç bir çeşit "erişte aşı" demektir. Türkler arasında çok yaygındır. Tutmaç, eski Türklerde geniş olarak, erişte gibi hamur parçalarından hazırlanmış, yemekler idiler. Biz nasıl bugün, makarnayı haşladıktan sonra bir süzgeçten geçiriyor isek; eski Türkler de tutmaç hamurları için, ayrı bir süzgeç kullanıyorlardı. Kaşgarlı Mahmud'a göre, XI. yüzyılda Türkler bu süzgece, çavlı adını verirlerdi (3,442). Derleme Sözlüğü içinde Anadolu'da söylenen çolu, çoğlu adlı süzgeçler bulunmaktadır.

Kaşgarlı Mahmud'a göre tutmaç, Türklerin mitolojik bir yemeğidir. "İnsanların yüzüne renk ve canlılık verir." Sözün aslı da, "tutma aç" sözünden geliyordu. Aslında tutmaç Türk gramerinin ek ve köklerine göre gelişmiş bir sözdür. Eski Türklerin, "çöp dedikleri erişte veya hamur parçaları önce suda haşlanır ve sonra da süzülürdü." Tutmacın suyundan ayrılıp bu "süzülme" işine eski Türkler, "tutmaç sarmaldı" veya "tutmaç sermetti", derlerdi. Bu sözlerin aslı aranırsa, Anadolu'da da bulunabilir. Ayrıca tutmaç pişerken, hafif hafif de karıştırmak gerekli idi. Eski Türkler "tutmacı karıştırma" işine ise, tutmacı bulgadı, yani, "tutmacı buladı, karıştırdı" derlerdi. Anadolu'da bu yemeğe yoğurt da katılırdı. Kaşgarlı Mahmud'a göre: “Tutmaç: Türk'lerin tanınmış bir yemeği. Bu yemek Zülkarneyn'in  yaptığı azıklardandır; şöyle yapılmıştır: Zülkarneyn, karanlıktan çıktıktan sonra azıkları azalmış; Zülkarneyn'e açlıktan yakınmışlar, ona “bizi aç tutma” diyerek “yolumuzu aç, biz yurtlarımıza gidelim” gibi sözler söylemişler. Zülkarneyn bilginlerle konuşmuş, bu yemeği çıkarmışlar; işbu yemek bedeni kuvvetlendirir, yüze kırmızılık verir, kolaylıkla sindirilmez. Tutmaç, yendikten sonra suyundan da içilir. Türk'ler bu yemeği gördükten sonra tutmaç demişler. Aslı “tutma aç”tır. İki elif birden atılmıştır; “kendini acıktırma, böyle yemek yaparak ye” demektir.”

Halen Ankara, Van, Muş, Isparta, Antalya, Konya, Kütahya, Bursa, Eskişehir, Eze, Muğla, Elazığ'da aynen devam eden tutmaç (gayet küçük ve dörtköşe kesilmiş hamurdan yapılan mercimekli yemek, çorba) şöyle yapılmaktadır: biraz kalınca (bir buçuk milimetre kadar) açılan hamur saç üzerinde hafifçe piştikten sonra üçgen veya baklava şeklinde kesilir; bunlar sıcak suda haşlanır; pişirilmiş yeşil mercimekle karıştırılır ve bunun içine sarımsaklı yoğurt katılır; daha sonra üzerine içinde kıyma bulunan kızarmış yağ dökülür ve yaş veya kuru nane ekilir. Bu yemek, Oğuz'ların milli yemeği oluyor. Halen tatar böreği ve mantı isimleri altında, bazı pişirme farklarıyla sair yörelerde de devam ediyor. Zamanında öyle bir alışkanlık hali arzetmiş ki Tuğrul Beğ'in Horasan'da iken bir davette yediği badem helvası için “iyi tutmaç imiş, lâkin sarımsağı eksik” dediği rivayetini Araplar, fâtihleri medeniyetsiz gösterip alay etme amacıyla, yaymışlardır. Türk'lerle birlikte tutmaç, İran ve Arap ülkelerine de girmiştir BTL, mantı'yı batı Türkçesinde oluşmuş bir sözcük olarak gösterip mantoy'un da Kaşgar lehçesinde içine et doldurulup pişirilen hamur olduğunu söylüyor. Tatar böreği adı, Nasırî'nin Farsça bûrek için verdiği “yoğurt aşı” karşılığını desteklemiş oluyor. Tatar ise “Türk'lerden bir bölük” değil mi?